CHP Genel Lider Yardımcısı Veli Ağbaba, Malatya’da; Damızlık Büyükbaş Hayvan Yetiştiricileri Birliği Lideri Ergül Günaydın’ı ziyaret etti.
Ziyaret sırasında Günaydın, şunları söyledi:
“Son vakitlerde çok önemli meşakkatlere maruz kalmış bulunmaktayız. Buna karşın yine de aile çeşidi işletmeler, girdilerin çok yüksek olması, ziyan etmesine karşın bırakmıyor. Elden çıkartmamak için tüm imkanlarını seferber ederek; hem ülke iktisadına hem aile iktisadına katkı sağlamak için… ‘Biz burada, bu kesimi bıraktığımız vakit, hepimiz yarın dışarıdan süt ve süt eserlerini çok önemli sayılara almak zorunda kalacağız. Bunun için hepimiz direniyoruz. Enflasyon artışı, girdilerin çok önemli, kaba yem, süt yemi. Çok önemli bir artış mevcut. Bunun karşısında artık dayanamıyoruz, bunun karşısında artık bitme noktasına gelmişiz. Yazın sıcağında kar nasıl eriyorsa, şu anki siyasetlerle içerideki hayvan, biri birini yiyor. Birini satıp birine yem alıyor. Eldeki mevcut hayvanlar azalıyor. Ödemeleri olan yetiştiricilerimiz, hayvanlarını satmak zorunda kalıyor. Damızlık vasfı yüksek hayvanlar kesite gönderiliyor. Yasak olmasına karşın vatandaş, istemeyerek de olsa, elindeki hayvanlarını kestiriyor.”
Ağbaba ise şöyle konuştu:
“Hem tarım hem hayvancılık, çok büyük meselelerle karşı karşıya. Pandemi de bize gösterdi ki besin, hayvancılık en değerli, stratejik eserlerden. Tarım, hayvancılık yoksa; o ülkenin de bir manası yok. Maalesef yıllardan beri üretimden kopmuş bir ülke durumundayız. Daha evvel kendine yeten bir tarım ülkesiyken, artık saman, buğday, arpa dahil; her şeyi ithal eder duruma geldik.
Ukrayna ile Rusya’nın mutabakatını, anlaşarak buğday getirmeye çalışıyoruz. Bunu da büyük bir kahramanlık olarak Türkiye’ye sunuyoruz. Savaştaki Ukrayna’dan buğday ithal eder duruma geldik. Bunun da her vakit olduğu üzere farklı manipülasyonlarla üzerini örtmeye çalışıyorlar. Türkiye ihracat yapıyormuş da onun için ithal ediyormuş üzere. Türkiye, geçmişte de ihracat yapıyordu. Lakin ürettiği buğday vardı.
Çiftçinin, hayvancıların kullandığı mazottan ÖTV ve KDV almayacağız. Yanlış uygulanan siyasetler; hem ilaç fiyatları, temel girdi dediğimiz yem, saman, yonca, veterinerlik hizmetleri de üreticileri hayvancılıktan kopma noktasına getirmiş.
2021 yılında çiğ süt satış fiyatı 2,90 TL iken, 50 kg yemi fiyatı 140 TL, saman 0.85 TL, yonca 1.7 TL, mazot 8 TL. Bugüne geldiğimizde çiğ sütün 7.50 TL , süt yemi 50 kg torba fiyatı 360 TL, saman 2.3 TL, yonca 3.5 TL, mazot ise 26 lira olmuştur. Artan maliyetler karşında ziyan eden süt üreticileri, istemeden de olsa damızlık hayvanlarını bölüme göndermekte. Yasak olmasına karşın kesite göndermekte. Hayvanları beslemek konuttaki çocuğu beslemekten daha güç, artan fiyatlar karşısında. Bunun tahlili çiftçiye, hayvancıya takviye olmaktır.
Şimdi yeni bir söyleme başlamışlar. Bu ekonomik krizin sebebinde, kendilerinin hiç cürmü yok, 2013’teki Seyahat olaylarına bağlıyorlar. Utanmasalar 1929 ekonomik buhranına bağlayacaklar. 1929’daki dünyadaki ekonomik buhrandan ötürü Türkiye’de enflasyon yüksek diyecekler. Hala dünyada en yüksek altıncı enflasyona sahibiz. TÜİK datalarına karşın en yüksek enflasyona sahibiz. Faizimiz, her türlü baskıya karşın dünyadaki en yüksek faizlerden birine sahip ülke, makus idarenin altında ezilmeye devam ediyor.”
Çiftçi Halil Sarıoğlu şunları söyledi:
“Malatya, Yeşilyurt, Dilek Beldesi’nde ikamet ediyorum. Daha evvelden ben MHP’de vazife yaptım. Kelam konusu MHP, CHP değil, kelam konusu çiftçimiz. Kelam konusu çiftçimiz, kelam konusu Türkiye’mizin batışı. Evvel, bu AK Parti hükümeti geldi. Belediyelerimizi kapattı. Köyleri kente topladı. Ufak çiftçileri bitirdi. Aile çiftçilerini bitirdi. Bunlar en evvel tarım çiftçilerinin sigortasını yatırmak zorunda. Tarım çiftçisi üç beş kuruş sigorta için kente taşındı. Kente taşındı çocukları daima çarşıda kentçi oldular. Köyde bir işleri yok, bir şey yok. Köye dönüş nasıl olacak? Köyde topraklarımız boş. Otluk olmuş. Mazot kıymetli, gübre değerli, ekilmiyor. Ondan sonra buğday, arpa bulunmuyor. Bulunmaz tabi. Okullarımız kuş yuvası olmuş. Hepsini nakliyecilikle kentlere götürmüş. Kentlere götürülen çocuklar ne olacak? Köyle ilgisi kesiliyor. Köyle ilgisi kesilince ne oluyor? Tarım ve hayvancılık ölüyor. Babamın vaktinde süt fabrikası vardır. Beş tane ineğimiz vardı. Beş tane inekle yirmi tane tosunu beslerdik. O vakit sütün kilosu otuz kuruştu. Yirmi kilosu bir kuruştu. Ne oldu artık? Hepsini kapattılar. Köylüyü kente taşıdılar. Hayat bitti.”
“ÇİFTÇİYE DAYANAK VERİN”
Küçük çiftçilere dayanak verilmesi davetinde bulunan Sarıoğlu konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Senin hayvancılıkla ne işin var? Tabip gelmiş, hayvancılık yapıyor. Sen hayvancılıkla ne işin var? Büyük üreticilere dayanak veriyor. Teşvik veriyor. Küçük üreticilere versin. Küçük çiftçilere versin. 5-10 milyon çiftçi kalmış. Onları dayanakla. Dışarıdan yem ithal ediyor. Dışarıdan arpa ithal ediyor. Dışarıdan arpa ithal edeceğine köylünün esasen tarlası boş duruyor, oraları ektir, biçtir. Mazotu ucuz ver. Gübreyi ucuz ver. Herkesi sıfır traktöre meyillendirmiş. 5-10 yıllık kredi vermiş. Ondan sonra çiftçi traktörü ödeyemiyor. Ödeyemez doğal. Eseri para etmiyor ki. Şu anda günlük bir havyan 10 kilo yem yiyor, 10 kilo yem 70 lira ediyor, bir inek 15 kilogram süt veriyor, 15 kilo süt 75 lira ediyor. 5 lira. 5 lirayla inek dolanır mı?”
