Avrupa, tarihinde belirleyici bir dönüm noktasındadır. Önümüzdeki yıl yapılacak seçimler, vatandaşlarının beklentilerini karşılayıp karşılayamayacağını ve Yeni Nesil AB’nin lansmanı ile salgına verilen yanıtların yarattığı umutları gerçekleştirip gerçekleştiremeyeceğini belirleyecek.
Ya da yeni fay hatlarıyla ve en önemlisi ABD ile Çin arasındaki çatışmayla karakterize edilen küresel bir senaryoda giderek önemsiz hale gelecek mi?
Çarşamba günü yayınlanan Avrupa Manifestosu’nda, önde gelen Avrupalı şahsiyetler, Avrupa Birliği’nin ikincil bir role indirgenmemesi için izlenecek yolun ana koordinatlarını ana hatlarıyla belirtiyor.
Manifesto, parçalanmış bir dünyada AB’nin yüksek dış talebe, olgun teknolojilere, durağan demografiye ve artan toplumsal gerilimlere dayanan üretken yapısının uzun vadede sürdürülebilir olmadığı değerlendirmesinden yola çıkıyor.
AB, “iş modelini” değiştirmeden hayatta kalabilir ama gelişemez. Sonuçta Avrupa sosyal modeli risk altında.
İçe dönük cazip yollar gidilecek yol değildir
Manifesto, takip edilmemesi gereken yolları açıkça belirtiyor: iklim inkarı, artçı merkantilizm, demografik otarşi ve uluslararası değer zincirlerinden çekilme.
Bu içe dönük yollar, her ne kadar kısa vadede cazip olsa da, AB’yi ters yöne sürükleyecektir.
Manifesto’yu imzalayanların yanıtı, dayanışma ile sorumluluk, verimlilik ile koruma ve entegrasyon ile egemenlik arasındaki karşıtlığın üstesinden gelen yeni bir Avrupa siyasi sözleşmesi oluşturmak oldu.
Güveni yeniden inşa etmenin yolu, “kademeli ve pragmatik federalizm” olarak adlandırdıkları ve yedi öneriden oluşan bir yoldur: gerçek Avrupa Kamu Mallarını sağlayan derinlemesine reform edilmiş bir AB bütçesi, yeni ortak mali kurallar, bir mali birliğin başarılması, geleceğe yönelik bir sanayi politikası, yenilenmiş devlet yardımı politikası, göçmenlerin entegrasyonuna yönelik bir eğitim ve öğretim stratejisi ve güvenilir bir AB güvenlik ve savunma politikası.
Bu yola devam etmek için AB’de oyunun kurallarının değişmesi gerekiyor. Son yıllarda, pandemik krizin ve Rusya’nın saldırganlık savaşına ve enerji krizine verilen tepkinin ardından AB temel kararlar aldı, ancak her zaman acil durumun baskısı altındaydı.
Genişleme öncesi karar verme kuralları ıslahat
Von der Leyen Komisyonu, Avrupa Birliği’nin İşleyişine İlişkin Antlaşma’nın olağanüstü koşullar altında acil kararlar almasına olanak tanıyan maddesinden sonra bazen “Madde 122 Komisyonu” olarak anılmaktadır.
Ancak bunun AB’nin geleceği açısından bir çalışma tarzı olabileceğini düşünmek stratejik bir hata olur.
Özellikle AB’nin 35 veya daha fazla üyeye sahip olacağı yeni bir genişleme göz önüne alındığında, temel kararlar almak için varoluşsal krizleri beklemek, kalıcı karar alma felcine yol açacaktır.
Başta Ukrayna olmak üzere yeni aday ülkelerin büyük net yararlanıcılar olacağı gerçeği gerilimleri daha da artıracaktır.
Manifesto şu konuda çok açık: AB’nin karar alma kuralları bazılarının tercih ettiği gibi genişlemeden sonra değil, öncesinde reforme edilmeli.
Siyasi açıdan sakıncalı olsa da, anlaşma değişikliği tabusunun aşılması gerekiyor. Ancak birçok adım daha erken atılabilir.
İlginç bir şekilde, Fransız-Alman Çalışma Grubu’nun AB’de reform yapılması ve genişletilmesine yönelik bir yol izleyen yakın tarihli bir Raporunda da benzer bir değerlendirme yapılıyor.
Manifesto’yu imzalayanlar bunun mümkün, gerekli ve hatta ihtiyatlı olduğunu düşünüyor.
Avrupalı liderler sınava hazır mı?
Avrupa, popülist sirenlerden uzak durmalı ve hükümetler, kurumlar ve vatandaşlar arasında güven ortamını yeniden inşa etmelidir.
Üye devletler, saymak için tek seçeneğin egemenliği Avrupa düzeyinde paylaşmak olduğunun farkına varmalıdır.
Bu yaz yaşadığımız iklim felaketleriyle birlikte mücadele etme ihtiyacı ya da son haftalarda yaşanan göç kriziyle yüzleşme zorunluluğu bunu göstermeye yeter. Kısacası milliyetçilik ulusal çıkarlara aykırıdır.
Açık stratejik özerkliğin geleceğini tartışacak ve AB’nin gelecekteki önceliklerine ilişkin deklarasyonu onaylayacak olan 6-7 Ekim’de Granada’da düzenlenecek Gayri Resmi Avrupa Konseyi ilk sınav olacak. Avrupalı liderler bunu yapabilecek mi?
Marco Buti, Floransa yakınlarındaki Fiesole’deki Avrupa Üniversitesi Enstitüsü’ndeki (EUI) Robert Schuman Merkezi’nde Tommaso Padoa Schioppa başkanlığını yürütüyor. EUI’ye katılmadan önce Avrupa Komisyonu’nun Ekonomiden Sorumlu Üyesi Paolo Gentiloni’nin Özel Kalem Müdürü olarak görev yapıyordu.
Euronews olarak tüm görüşlerin önemli olduğuna inanıyoruz. Önerilerinizi veya sunumlarınızı göndermek ve sohbetin bir parçası olmak için [email protected] adresinden bizimle iletişime geçin.