Ryanair, Güney Afrikalı yolcuların Afrikaan dilinde bir testi tamamlayarak seyahat etmeden önce uyruklarını kanıtlamalarını isteyerek büyük tepkiye neden oldu.
Bu dil, nüfusun sadece yüzde 12’si tarafından kullanılıyor ve uzun süredir apartheid ve beyaz azınlık ile özdeşleşmiş durumda.
Güney Afrika’ya ve Güney Afrika’dan uçuşlar gerçekleştirmeyen Avrupa’nın yolcu sayısına göre en büyük havayolu şirketi, ülkeden Birleşik Krallık’a giden tüm yolcuların “basit anketi” doldurması gerektiğini söyledi. sahte Güney Afrika pasaportlarının yaygınlığı. İrlanda havayolu sözcüsü,
“Bu anketi dolduramazlarsa, seyahatleri reddedilecek ve kendilerine tam bir geri ödeme yapılacak” dedi.
Güney Afrika’daki Birleşik Krallık Yüksek Komisyonu Twitter’da, testin Birleşik Krallık’a girmek için İngiliz hükümetinin bir şartı olmadığını söyledi.
Ryanair , Avrupa’nın başka bir yerinden İngiltere’ye uçakla uçan herhangi bir Güney Afrika pasaportu sahibine uygulanacağını söyledi.
Havayolu, İngiltere’nin bunun bir gereklilik olmadığını söylediği göz önüne alındığında, neden bu rotalara uygulanacağına ilişkin bir sorguya hemen yanıt vermedi.
Havacılık analisti Alex Macheras, hareketi “kategorik olarak çılgın ve ayrımcı” olarak nitelendirdi.
“*küresel olarak* sahte seyahat belgelerinin yaygınlığının daha yüksek olduğu göz önüne alındığında, Ryanair ayrıca İngilizlerin uçağa binmeden önce bir Latin testi tamamlamasını isteyecek mi? Hayır,” diye ekledi Twitter’da.
“Şu anda bu çılgın politika yalnızca Güney Afrika pasaportu sahiplerini hedef alıyor.”
Ryanair’in Afrikanca kuralı neden suça neden oldu?
Afrikanca, Güney Afrika’daki 11 resmi dil arasında en çok konuşulan üçüncü dildir ve ülkedeki 58 milyon insanın yüzde 12’si tarafından kullanılmaktadır. 1994’te apartheid’in sonuna kadar resmi dil olarak kabul edildi.
Dil, 17. yüzyılda Güney Afrika’daki Hollanda yerleşiminden doğdu ve uzun süredir ırksal sınıflandırma ile tanımlandı ve apartheid ideolojisi ile ilişkilendirildi. esasen 1948’den itibaren beyaz azınlık Ulusal Partisi tarafından uygulanan ve yaygınlaştırılan.
Apartheid altındaki egemenliği, insanların nerede yaşayabileceği, çalışabileceği, okula gidebileceği ve nerede olabileceğine ilişkin kısıtlamalar tarafından önceki nesillere dayatılan eşitsizliğin bir sembolü olarak görülüyordu. kendi arazi.